Son günlerde, ABD’nin Massachusetts eyaletinde bulunan bir üniversiteden bir profesör, Türkiye'de tutuklu bulunan Rümeysa Öztürk için çok dikkat çekici bir eyleme imza attı. Açlık grevi başlatarak, toplumsal adaletsizliklere ve insan hakları ihlallerine karşı sesini yükselten profesör, Öztürk'ün serbest bırakılması için bir kampanya başlattı. Bu eylem, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekerken, Rümeysa Öztürk'ün durumu ve etrafındaki gelişmeler de yeniden tartışma konusu oldu.
Rümeysa Öztürk, Türkiye’deki toplumsal hareketler ve insan hakları konularında aktif bir figür olarak bilinmektedir. Özellikle gençlerin ve kadınların haklarının savunucusu olarak büyüyen bir toplumsal etki yaratmıştır. Ancak, Öztürk'ün 2023 yılında siyasî sebeplerle tutuklanması, onun ve onun gibi düşünen birçok kişinin sesinin kısılmasına neden olmuştur. Tutuklanması, birçok hak savunucusu ve sosyal medya kullanıcıları tarafından protesto edilmiştir. Öztürk’ün durumu, Türkiye’deki insan hakları ihlalleri konusunda daha geniş bir tartışmanın merkezine oturmuş durumda.
ABD’li profesör, Rümeysa Öztürk için başlattığı açlık grevi ile insanlar arasında bu konudaki farkındalığı artırmayı hedefliyor. Geçtiğimiz hafta bir araya gelen destekçiler, profesörün eylemi ile birlikte Öztürk’ün durumu hakkında daha fazla bilgi edinmek ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlemeye başladılar. Eylemciler, sosyo-politik baskıların sona ermesi ve adaletin yerini bulması için uluslararası hukukun işletilmesi gerektiğini savunuyorlar.
Profesör, yaptığı açıklamada, “Açlık grevi, benim bireysel bir eylemim olsa da Rümeysa gibi birçok insanın sesi olma çabamı simgeliyor. Bu bireylerin maruz kaldığı adaletsizlikleri görünmez kılmak istemiyorum; çünkü her bireyin yaşam hakkı ve özgürlük hikayesi, birlikte var olduğumuz dünyada oldukça anlamlıdır” dedi. Bu tür eylemlerin, hükümetlerin insan hakları ihlallerine karşı daha duyarlı olmasına yol açabileceğini de ekledi. Eğer bu tür baskılar sürerse, toplumsal bir dönüşümün inşa edilmesi adına daha fazla eyleme ihtiyaç duyabiliriz.
Rümeysa Öztürk’ün durumu, sosyal medyada da geniş yankı buldu. Çok sayıda kullanıcı, #FreeRumeysa etiketini kullanarak desteklerini ilettiler. Twitter ve Instagram gibi platformlarda yapılan paylaşımlar, günden güne etkisini artırarak, Öztürk’ün durumu hakkında daha fazla bilgi edinmeyi ve bu konuda harekete geçmeyi teşvik ediyor. Özellikle gençlerin bu konudaki duyarlılığı, sosyal değişimler için motivasyon kaynağı olmuştur.
ABD’li profesörün açlık grevi, yalnızca Rümeysa Öztürk'ün serbest bırakılması için değil, aynı zamanda Türkiye'deki adalet sisteminin reforme edilmesi için de bir çağrı niteliğindedir. Eğitimcilerin, akademisyenlerin ve insan hakları savunucularının bu tür eylemlere katılması, ifade özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü konusundaki tartışmalara yeni bir ivme kazandırabilir. Bu bağlamda, profesörün açlık grevinin etkisi uluslararası platformlarda da hissedilmeye başlandı.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk’ün durumu ve ABD’li profesörün başlattığı açlık grevi, sadece bir bireyin hikayesi değil, kolektif bir mücadele ve duyarlılık örneğidir. Özellikle gençlerin bu konudaki bilinci arttıkça, insan haklarının korunması ve adaletin sağlanması konularında daha ileri adımlar atılabileceği umudu doğuyor. Bu bağlamda, toplumun her kesiminden destek ve dayanışma bekleniyor. Gelecek günlerde, Rümeysa Öztürk ve onun gibi birçok insanın sesi olmaya devam etmek için açılan bu alan, sosyal adalet mücadelesinin önemli bir parçası haline gelecektir.