İstanbul'da yaşanan trajik bir olay, aile içindeki şiddetin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. 35 yaşındaki Selma Yüksel, eşi tarafından kızı Zeynep ile birlikte katledildi. Bu olay, kadının daha önce "Sonum iyi olmayacak" şeklindeki uyarılarından endişe verici bir şekilde daha anlam kazanıyor. Toplumda kadına yönelik şiddetin artması, yaşam hakkının bile tehdit altında olduğu günümüzde bu olay, birçok soruyu da beraberinde getiriyor.
Olay, Çarşamba günü saat 20.00 sularında İstanbul'un Esenler ilçesinde meydana geldi. Selma Yüksel, birkaç haftadır eşi ile yaşadığı problemler yüzünden ailesiyle iletişim halindeydi. Aile bireyleri, Selma'nın eşi Hakan Yüksel'in psikolojik sorunları olduğunu ve zaman zaman ailesine tehditler savurduğunu ifade ettiler. Kadının yakınları, Selma’nın birkaç kez şiddetli tartışmalara maruz kaldığını ve eğer durumu değişmezse başına kötü bir şey gelebileceği konusunda endişelendiklerini dile getirdiler. "Her zaman başına bir şey geleceğinden korkuyordu," diyen bir yakınları, kadının böyle günlerde özgürleşmesine yardımcı olmak için temasta kaldıklarını vurguladı.
Selma Yüksel, ailesine karşı olan bu sorunları çözüme kavuşturmak için destek arayışına da girmişti. Ancak evindeki şiddet döngüsünün sürmesi üzerine, polisle bağlantıya geçmekte tereddüt etti. Bir gün içinde, 8 yaşındaki kızı Zeynep ile birlikte canice katledilirken, komşuları da eve yabancı birinin geldiğini duymuşlardı. Her iki kadının cesedi, olay gününden yaklaşık 1 saat sonra polis tarafından bulundu. 38 yaşındaki Hakan Yüksel, cinayetten sonra kayıplara karıştı, ancak güvenlik güçleri kısa süre içinde onu yakalamayı başardı.
Bu olay, sadece Selma ve Zeynep'in trajik ölümünü değil, aynı zamanda Türkiye'de kadına yönelik şiddetin ne kadar yaygın bir sorun olduğunu da gözler önüne seriyor. Her yıl, yüzlerce kadın, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyor. Türkiye'de yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi'nin, bu tür vakaların önlenmesinde önemli bir rol oynadığı ifade edilse de; son yıllarda bu sözleşmeyi savunan ve uygulayan mekanizmaların zayıfladığı gözlemleniyor. Kadın dernekleri, hükümeti bu konuda daha aktif ve etkili çözümler bulmaya çağırıyor.
Selma'nın ölümü, kadına yönelik şiddetle mücadelede alınması gereken önlemleri bir kez daha gündeme getiriyor. Bu gibi durumların önüne geçmek için daha fazla farkındalık yaratılması elzem. Toplumun tüm bireylerinin bu konuda duyarlı hale gelmesi, sadece kadınların değil, aynı zamanda çocukların da güvenli bir ortamda yetişmesine olanak tanıyacaktır. Özellikle, bireylerin birbirine destek olması ve yaşanan sorunların çözümünde toplumun genel duyarlılığı ile kadına yönelik şiddetin önlenebilir olduğu gösterilebilir.
Selma Yüksel'in ailesi, adaletin bir an önce tecelli etmesi için mücadele edeceğini açıkladı. Olayın, yakın dönemde yaşanan kadın cinayetleri arasındaki yeri Avrupa'da ve Türkiye'de tartışmaları da artırdı. "Zeynep ve Selma'nın ölümü asla boşuna gitmeyecek," diyen bir kadın hakları aktivisti, her bir gelen haberde yaşamını yitiren kadınlar için sesin yükseltilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'de kadın cinayetlerine karşı farkındalık oluşturarak, sessiz kalmamız gereken bir durum olmadığını hatırlatmaktayız. Selma ve Zeynep'in anısına saygı duruşu ile birlikte, kadına yönelik şiddetle mücadelede daha fazla adım atılmasını temenni ediyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği, herkesin ortak sorumluluğudur ve bu konudaki çözüm önerileriyle kolektif bir hareket oluşturmalıyız. İşte bu sebeple, eğitimin önemi ve bilinçlendirme kampanyalarının hayata geçirilmesi bu tür olayların yaşanmaması için kritik bir adım olacaktır.