Katar'da düzenlenen uluslararası zirve, dünya genelindeki liderlerin yanı sıra bir araya gelen etkili politikacıların da katılımıyla büyük ilgi gördü. Zirvenin en çok konuşulan konularından biri ise eski ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail üzerindeki potansiyel etkisi oldu. Filistin-İsrail sorununa dair yıllardır süregelen karmaşık ilişkiler ve Trump'ın geri dönebilme olasılığı, bu zirvede gündemin ön sıralarına yerleşti. Peki, Trump gerçekten İsrail'i dizginleyebilir mi? İşte bu sorunun yanıtı için detaylı bir değerlendirme.
Katar, Ortadoğu'nun stratejik bir merkezi olarak, birçok uluslararası zirveye ev sahipliği yaptı. Bu yılki zirve ise özellikle Donald Trump'ın potansiyel dönüşüyle dikkatleri üzerine çekti. Trump’ın 2016'daki seçim zaferiyle başlayan ve 2020'deki döneminin bitmesiyle sonlanan süreç, Ortadoğu'daki denklemleri büyük ölçüde değiştirmişti. Ancak Trump, 2024 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden aday olmayı planlıyor. Bu durum, katılımcı ülkeler arasında ince hesaplar yapılmasına sebep oluyor.
Trump’ın politikaları, özellikle İsrail-Filistin ilişkilerinde radikal dönüşümler yaratmaya yönelik adımlar attığı için, zirvede tartışmaya açılan konular, sadece bu bölgedeki dinamikleri değil, aynı zamanda global politik dengeleri de etkileyebilir. Katılımcılar, Trump’ın yeniden iktidara gelmesinin, İsrail ile Filistin arasında kalıcı bir barış anlaşmasına yol açıp açmayacağını merakla sorguluyor. Özellikle Trump'ın "Yüzyılın Anlaşması" olarak nitelendirdiği plan, bu tartışmaların temel zeminini oluşturuyor.
İsrail'in geleceği ve Trump'mı bu gelecekteki rolü üzerine yapılan değerlendirmeler, zirvenin ana konularından birini oluşturdu. Trump, İsrail’in güvenliği konusundaki katı tutumları ve Suudi Arabistan’la olan ilişkileri sayesinde, bölgedeki güç dengelerinde önemli bir aktör olarak görünüyordu. Ancak bu, sadece Trump'ın iradesine bağlı bir durum mu? Katılımcılar, geçmişteki anlaşmaların ve mevcut durumların bir bıçak sırtında olduğunu vurguladı.
İsrail'in mevcut lideri Benjamin Netanyahu’nun, Trump’ın iktidara dönmesi durumunda, ona olan güvenini nasıl koruyacağı da merak konusu. Netanyahu, Trump ile olan ilişkilerini her zaman ön planda tutarken, bunun yanı sıra Filistin ile de diyalog kurma ihtiyacını göz ardı edemiyor. Türkiye, Mısır ve diğer Arap ülkeleriyle olan ilişkiler, zira bu ülkelerin de bu süreçte bir rol oynayabileceği düşünülüyor.
Zirvede ayrıca, Trump'ın şu anki politikalarını hedef alan birçok konuşma yapıldı. Katılımcılar, Trump olmadan Filistin-İsrail görüşmelerinin nasıl bir ivme kazanabileceğini tartıştı. Bazı katılımcılar, adil bir çözüm için Trump’ın etrafındaki birçok ismin değişmesi gerektiğini savundu.
Sonuç olarak, Katar zirvesi, Trump’ın muhtemel geri dönüşünün yalnızca bölgesel değil, küresel dinamiklere de etki edeceği mesajını veriyor. Ancak her şeyden öte, uluslararası toplumun acil bir çözüme ihtiyaç duyduğu gerçeği, zirvenin tartışmalarının merkezinde yer aldı. Kısacası, Trump’ın yeniden iktidara gelmesi, İsrail'in geleceği adına hem bir fırsat hem de bir tehdit olarak algılanmakta.
Gelecek dönemde bu tartışmaların nasıl ilerleyeceği ve Trump’ın olası politikalarının süreçte nasıl şekilleneceği, dünya çapında merakla bekleniyor. Katar zirvesi, bu yanıtları bulmak için dikkatle izlenmesi gereken bir platform olmaya devam ediyor.