Son günlerde Türkiye’deki okul servislerinde yaşanan cinsel istismar skandalı, hem aileleri hem de kamuoyunu derinden sarstı. Bir okul servis şoförünün, yanında taşıdığı öğrencilerden birine cinsel istismarda bulunduğu iddialarıyla yüzleşmesi, yargı sürecini başlattı. Bu dava, eğitimde güvenlik algısını sorgulamakta ve okullarda alınan güvenlik önlemlerinin yeterliliğini tartışmaya açmaktadır. Çocukların güvende olması gerektiği gerçeği, bu tür vakalar karşısında yeniden düşünülmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor.
Olay, geçtiğimiz ay bir ilkokulda meydana geldi. Servis şoförü, öğrencilere evlerine götürmek amacıyla okuldan ayrıldığı sırada, 10 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Çocuğun ailesi, durumdan haberdar olduktan sonra hemen polise başvurdu ve bu durum, çeşitli yollarla basına sızdı. Mahkemede ifade veren şoför, suçlamaları reddetti ve kendini savunmaya çalıştı. Ancak, mağdur çocuğun ifadesi karşısında yüzlerce aile, şoförün ceza alması için adalet arayışına girdi. Aileler, çocukların güvende olması için daha dikkatli davranılması gerektiğinin altını çizdi.
Olayın ardından, kamuoyunda büyük bir tepki meydana geldi. Birçok aile, çocuklarını okul servislerine bırakmanın ne kadar riskli olduğu konusunda endişelerini dile getirdi. Eğitimde güvenlik önlemlerinin artırılması ve her servis aracında bir denetçinin bulunması gerektiği yönünde çağrılar yapıldı. Eğitimciler ve sosyal hizmet uzmanları, bu tür olayların önlenebilmesi için okullarda psikolojik destek programlarının oluşturulması gerektiğine işaret ediyor. Ayrıca, ailelerin çocuklarına karşı daha fazla hassasiyet göstermeleri gerektiği konusuna da dikkat çekildi. Çocukların korunmasına yönelik yasaların güçlendirilmesi için bir dizi öneriler gündeme geldi. Adalet Bakanlığı, böyle bir olayın bir daha yaşanmaması için mevcut yasaların gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Netice olarak, okul servis şoförüne yönelik cinsel istismar davası, sadece bir bireyin suçu olmaktan öte; toplumun genelinde bir sorunun yansıması olarak değerlendirilmektedir. Eğitim camiası, bu tür vakaların tekrar yaşanmaması için bir araya gelerek, birlikte hareket etme çağrısı yapmaktadır. Çocukların güvende olduğu bir eğitim ortamı yaratmak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması adına, aileler, eğitim kurumları ve devletin her kademesi el birliğiyle çalışmalıdır. Çocukların geleceği, güvenli bir eğitim ortamında şekillenecek; bu da toplumumuzun en büyük önceliklerinden biri olmalıdır.