Türkiye’nin dört bir yanında kadın cinayetleri ve şiddet olayları giderek artarken, bu duruma dikkat çekmek için cesur bir adım atan Sena, "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" diyerek sesini yükseltiyor. Kadınların yaşam hakkı ve güvenliği hakkında farkındalık yaratmak için sosyal medyada başlattığı kampanya, milyonlarca insanın dikkatini çekti. Ancak bu durum sadece bir bireyin sesi değil, aynı zamanda tüm kadınların ortak çığlığı haline geldi. Sena’nın hikayesi, yalnızca onun başına gelenler değil, aynı zamanda toplumun göz ardı ettiği pek çok acı gerçeği de gün yüzüne çıkarıyor.
Sena, 30 yaşında genç bir kadın ve yaşadığı şehirdeki kadın cinayetlerinden oldukça etkilenmiş durumda. "Bu cinayetlerin kurbanı olmak istemiyorum" diyor ve yaşamak için mücadele vermek gerektiğine inanıyor. Birçok kadın gibi hayalleri ve hedefleri olan Sena, kendini tehlikede hissettiği için yalnızca kendi hayatı için değil, tüm kadınlar için savaşmak gerektiğini savunuyor. Kampanyası, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların hakları ve şiddet olaylarının sona ermesi konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. "Kadın cinayetleri sadece istatistik değil, canlı yaşamların son bulması demek." diyerek yaşadığımız gerçeklerin üzerine dikkat çekiyor.
Sena’nın başlattığı kampanya, Türkiye'de her gün yeni bir kadının şiddete, istismara veya cinayete maruz kaldığı gerçeğini gözler önüne seriyor. Resmi veriler, son yıllarda artan kadın cinayeti rakamlarına dikkat çekerken, yıllardır süregelen bu trajik olaylar kadınların yalnızca fiziksel değil, psikolojik açıdan da travma yaşamasına sebep oluyor. Sena, "Bu durumu değiştirmek için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Hiçbir kadın 'kadın cinayeti' terimiyle anılmak istemiyor." diyerek, bu konunun artık toplumda daha fazla konuşulması gerektiğine vurgu yapıyor.
Bunu sağlamak için kolları sıvayan Sena, sosyal medya kampanyasıyla birçok kadına ulaşmayı, seslerini duyurmayı ve kendi hikayelerini paylaşmalarını sağlamayı hedefliyor. Toplumun farklı kesimlerinden gelen destek olumlu bir geri dönüş sağlarken, baskı ve şiddete maruz kalan kadınların yaşadıkları deneyimlerin paylaşılması, diğer kadınlara da cesaret veriyor. "Birlikte daha güçlüyüz ve sesimizi yükseltme zamanı geldi." diyen Sena, bu durumu toplumsal bir sorun olarak ele alıyor ve bu sorunun çözümüne dair kadınların birlikte hareket etmesinin önemine dikkat çekiyor.
Sena'nın çığlığı, yalnızca kendisi için değil; cinayet, şiddet ve istismarın karanlık yüzünden geçmeyen tüm kadınlar için. Kadına yönelik şiddetle mücadele sadece kadınların sorunu değil, tüm toplumun ortak meselesidir. Toplumun her bir bireyinin bu konuda duyarlı olması gerektiğine inanıyor. "Kadın cinayetlerinin son bulması için sadece kadınların değil, erkeklerin de bu mücadelede yer alması gerekiyor." diyor. Bu düşünce, kadın ve erkek arasında eşit bir dayanışmanın önemine vurgu yapıyor.
Sonuç olarak, Sena’nın hikayesi ve başlattığı kampanya, kadın cinayetlerine karşı durmayı, sesi çıkmayanların sesini duyurmayı, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunun altını çizmeyi amaçlıyor. Kadınların yaşam hakkı, sadece bir yasal düzenleme değil; aynı zamanda bir insanlık hakkıdır. Artık seslerini yükseltme zamanı geldi ve Sena, bu mücadelede öncülerden biri olmaya kararlı. "Yalnız değiliz. Herkes sesini çıkarsın ve kadın cinayetleri durdurulsun." diyerek, kendi hikayesini cesurca tüm dünyaya duyuruyor.